Prof. Dr. Tariel
PUTKARADZE
Gürcistan:
“Ayrılıkçılık”,“Milliyetçilik”
ve Çilekeş Kilisemiz
Tiflis Aziz Havari Andria Gürcü Üniversitesi ile Düzce Üniversitesi arasında kurulan işbirliğini
yönünü şaşırmış olan iftiracılar bozamaz. Eminim ki, radikal haline
getirilmiş günümüz dünyanın durumuna rağmen üniversitelerimiz arasındaki dostluk gerek Müslüman ve Hristiyan
kardeşlerimizin ilişkilerini, gerekse
Avrupa yolunda ilerleyen Gürcistan ile Türkiye arasında var olan işbirliği daha da pekiştirecektir..
Türkiye gittikçe daha çağdaş bir ülke halini almaktadır. Yakın zamanlarda
bu ülkede “yerli diller ve lehçeleri eğitmine
ve muhafaza etme” düşüncesine oldukça önem verildi. Benim teşviğimle anılan
proje çerçevesinde Türkiye
Cumhuriyeti Düzce Üniversitesi’nde “Gürcü
Dili ve Kültürü Merkezi” açıldı, akademik
ders programların uygulaması başladı ve dersleri vermek için alana hakim olan Üç
Gürcü profesör görevlendirildi. Bunlardan ikisi Nana Kaçarava ve Maka Salia Gürcistan’ın Samegrelo bölgesindenler.
Bu yüzden kendileri Türkiye vatandaşları
olan Lazlara yüzyıllar önce Laz-Megrellerin aktif katılımıyla meydana
getirilen “yazısı olan dil” yani Gürcü
Edebi Dilini ve Laz Lehçesini de öğretebilirler.
(Akademik Arnold Çikobava Lazca’yı Zanca’nın bir lehçesi olarak
adlandırmaktadır). 19 Aralık 2014 tarihinde Adı geçen profesörler Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu’na
misafir olan Sayın İrfan Çağatay[1] ile birlikte
Gürcü Dili üzerine yapılan sohbete katıldılar ve konuyu da yukarıda dile getirdiğim gibi
açıkladılar. Maalesef, İrfan Çağatay tarafından,
teşekkür yerine, ben ve meslektaşlarım “Gürcü Milliyetçileri” olarak adlandırıldık.
Yukarıda bahsedilen davranışlardan dolay bir grup
insanlara ( Türk bilim adamı Dr. Yunus
Zeyrek, İrfan Çağatay, sözde Gürcü
olan Nugzar Nadaraia, Rus yanlısı “Gali”
Gazetesi’nin muhabiri Dito Urta) cevap verme kararını aldım. Dito Urta birkaç
yıldır beni bir “Gürcü Milliyetçisi” veya “Şoven” diye isimlendiriyor.
Adı geçen gazetenin
ve kişilerin tahriki faaliyetleri birçok insan tarafından bilinmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla onların saldırgan ifadeleri iki
temel yetersizlikten kaynaklanmaktadır: Birincisi - Eğitim yetersizliği;
ikincisi de fonksiyonsuz icraatçılık (veya icraat kısıtlığı). Bazıları onlardan
birkaçına “Ayrılıkçı” da der.
Aslında ne benim
“Miliyetçi”, ne de onlardır “Ayrılıkçı”. Yazımın başlığında
“Ayrılıkçılık” ve “Milliyetçilik” kelimelerinin kullanmamın asıl sebebi de budur. Sizlere kendi düşüncelerimi aşağıda aktaracağım:
Bizim dönemimizde
Gürcistan’ın bağımsızlığını savunduğu için “Milliyetçi” diye ilk olarak muhalif Zviad Gamsakhurdia’yı
suçladılar. Çünkü kendisi Rusya işgali altında bulunan Gürcistan’ın bağımsızlığı
için mücadele ediyordu. (Böyle bir
suçlama sahte liberaller ve Rus yanlısı olan
partiler tarafından da zevkle kullanıldı). Geçen yüzyılın 90’lı
yıllarında Rusya İmparatorluğu’nun taraftarları olan siyasetçiler,
topraklarını kaybeden
Gürcistan’ı “Küçük İmparatorluk”
diye ilan ettiler. Gürcistan’ın bağımsızlığını
ilan eden ve Avrupa Halkları
ailesine doğru yürüyen Cumhurbaşkanı Gamsakhurdia’ya “Gürcü faşistı” de denildi, ona karşı vatan
hainleri kullanıldı, kendisi Gürcistan’dan
sürüldü ve öldürüldü. Kremlin tarafından yönetilen Askeri
darbeden sonra, bağımsızlık için mücadele eden Gürcistan bilfiil
(De facto) Rusya’nın jeopolitik alanına
geri çevrildi.
“Ayrılıkçı” terimi
de Gamsakhurdia zamanından itibaren aktif ve yanlış şekilde kullanılmaya başladı.
Örneğin aynısı Abhazlara (Abazalar) karşı da kullanıldı. Aslında üç kategorı Abhaz var:
ü 1992-1993 yıllarda Gürcistan’ın
Kuzey-Batı bölgesini işgal etme işinde Rusya’ya yardım eden
Abhazlar. Rusya günümüze kadar Abkhazları kullanarak Gürcistan’nın
kuzeybatı bölgesinin işgalini devam etmektedir (bunları Khacinba
taraftarları olarak adlandıralım).
ü Gürcistan’ın toprak bütünlüğü fikrini
paylaştıkları için Gürcülerle
beraber Abhazya’dan sürülen Abhazlar (Marşania taraftarları, bu gruba
Acara’da yaşayan Abhazlar da dahildir).
ü Rus işgalini kabul etmeyen, ancak susmak zorunda kalan, Gürcistan’a karşı
başlamış ağ savaşı sayesinde yanlış yöneltilen Abhazlar.
Bana
göre adı geçen gruplardan hiçbirine “Ayrılıkçı
denilmez”. Birinci grup Rusya’nın
menfaatlerini korumaktadır, ikincisi kendi vatandaşlık hak-görevini
yapmaktadır, üçüncüsü ise her taraftan yanlızlaşmıştır.
Ayrılıkçılık: Bir bağımsız
Devlet içinde topluca yaşayan küçük milletlerin, milli veya etnik
azınlıkların, yaşadıkları ülke içinde
azami siyasal bağımsızlıklarını kazanmak için gösterdiği hareket;
federasyonda ise ayrı bir statü kazanmak veya yaşadıkları ülkeden ayrılmak ve bağımsız
devlet kurmak için yapılan mücadele.[2]
Konuya en yakışan “örnek” terim olarak “Bask Ayrılıkçıları” gösterilebilir.
Belirttiğim
gibi yukarıda adı geçen
kişilerden hiç biri Ayrılıkçı değil. Kendileri, Gürcü Milletini bölünmüş halde
görüyorlar, ancak ayrılıkçı bir talepte bulunmuyorlar. İfadelerinden Alıntılar:
“Gali”
gazetesinde (4 Aralık 2014 yıl) Dito
Urta’nın mektubuna eklenmiş Rusça özetinde kendisi: “Gürcü
basınına göz attığınızda aklınıza aniden eski Yunan Atasözü gelebilir: “Köpek
havlar kervan gider”şeklinde yazıyor. Devamında
“İşte yeni bir yazar olan Zaur Kalandia şu gerçekten vazgeçmek istemiyor ki, Megrelce
Gürcülerin serveti değil, bu dil bunu konuşan halkın – Megrellerin
servetdir ve aynen onlara kalacaktır. Bu konu
Zaur Kalandia ile birlikte sahte
gözyaşlarını döken ve “Gürcü Kültürüne dokunmayın” diye bağıran Tariel
Putkaradze’yi de “hasta etmıştır”kelimeleri kullanmıştır.
Dito Urta Megrel şivesi Zugdidi-Samurzakano
ağzıyla şunları yazmaktadır:“Bir
zamanlar biz Kolhlar 20’den fazla milletten oluşan toplum idik, ancak yüzyıllar boyunca vuku bulan tarihi olaylar
nedeniyle Kolhlara fazlasıyla zarar verildi
ve şimdilik onlardan yalnız üç
millet Svanlar, Megreller ve Çanlar kaldı. Enguri’nin diğer
tarafında, Rus askerlerin olduğu yerde, Megrelce gazete neden basılıyor?eğer buna
karşı Rus askerleri çıkıyorlarsa da biz bu işi başarabiliyorsak, demek ki çok güçlüymüşüz. Bizi engelleyen ne Rus ne de
Abkhazdir. Bize engel olanlar Tariel Putkaradze ve onun taraftarları olan Megrellerdir.....
Rahmetli Kuci’nin boyun eğdiği günden
beri günümüze kadar boynumuzu eğik
tutuyoruz ve Tariel Putkaradze de şimdiye
kadar başımızın kaldırmasına izin vermiyor”…
Nugzar Nadaraia ve onun arkadaşlarının Gürcü Hükümetine, Avrupa Birliğine yaptıkları
müracaatlar da aynı hava ve düşünceyi taşımaktadır:“T. Putkaradze ve onun düşüncelerini
paylaşanlar yine de bütün gayretleriyle
Kartvelgil Dillerine - Megrelce, Lazca (Çanca) ve Svanca’ya karşı
savaşmalararını devam ediyorlar, bu Dilleri ve
onları yaşatan halkları yok etmeye çalışıyorlar. İşte bu nedenle onların
davranışları şovenistlik, ayrımcılık ve
faşisltiktir…Öngörülen süre içerisinde
Avupa Konseyi Mukavelesi’nin onaylaması ve gereğine uygun olarak yazı sistemi omlayan az sayda Kartevelgil
Dilleri’nin –Megrelce’nin, Lazca’nın (Çanca)ve Svanca’nın korunması önemle rica
olunur.(Tsotneideli Dergisi,
VIII cilt, I. Bölüm, Tiflis- Pazisi, 2015, sayfa 384-385): Aynı dergide N. Nadaraia
“Gürcü Anası” ile “Kolh Annası’nı” karşı karşıya çıkarmaktadır. Nadaraia
Herostat’a benzedi: çünkü, anlaşıldığı
kadaraıyla Nadaraia dışında herkes, Gürcistan’ın başkentinde bulunan “Gürcü
Anası” Heykeli’nin “Kartli” Bölgesi’nin
değil de her Gürcü’nün Anasını veya Gürcistan Anası’nı belirten bir simgenin
olduğunu çok iyi bilir[3].
Bir görev peşinde olan İrfan Çağatay’ın
makalesinden bir alıntı. (Gürcüce’yeTürkçe’den çevirilmiştir)[4]. “Gürcü
milliyetçiler (profesör Tariel putkaradze ve Doktor Mikheil Labadze....),
Kartvelıstler durmuyorlar ve ellerine geçen her fırsatta kendi çıkarları
doğrultusunda Lazların kültürel, dilsel ve politik kazanımlarını baltalamaya
çalışıyorlardı. Bizim Gürcülerle değil, Gürcü milliyetçileriyle çatıştığımızı,
kilise’nin başını çektiğini bu grupların iddialarının yalan ve yalnış olduğunu
anlatmaya çalıştık ama anlamak istemediler. Derin bir nefes alarak Rektör
Hanım’ı yabancı olduğu ve muhtemelen ilk kez duyacağı bu mevzuda, en baştan
başlamak üzere elimden geldiğince bilgilendirmeye çalıştım. I. Dünya Savaşı
döneminde Gürcistan’ın toprak talebi, Sovyetler döneminde Simon canaşia ve
Nikoloz Berdzenişvili’nin açık mektubundan, 2002’den sonra kilise’nin
faaliyetlerinden bahsettim. Rektör hanıma Lazların Gürcü milliyetçilerinin bu
tavrından büyük rahatsızlık duyduklarını, Lazların Gürcülüğü asla kabul
etmediklerini anlattım, Lazların geleneksel hafizasında böyle bir bilginin
olmadığını, bu iddiaların Gürcistan’ın ulusalaşma sürecinde oluşturulmuş suni
bir ideolojinin ürünü olduğunu, Gürcü milliyetçilerinin Lazları Megrel
Megrelleri Gürcü olarak eşitlediklerini, dolayasıyla Lazları da Gürcü olarak
kabul ederek, buna bağlı olarak Lazistan (Lazeti) olarak kabul ettikleri
Trabzon’a kadar olan bölgeyi de Gürcistan’ın tarihi bir parçası olarak
gördüklerini kendilerince bir “Megalo idea” yarattıklarını dilimin döndüğünce
anlattım”.
Örnek gösterilen üç farklı dillerden alınan parçalar
yanısıra çok sayda yanlışlar var ve bütün bu davranışların da aynı merkezden
planlandığı açıkça belli olmaktadır :
Ø “Tariel Putkaradze ve onun düşüncelerini
paylaşanlar Gürcü Milliyetçileri mi?
Şovenler mi?”;
Ø “Megreller, Lazlar ve Svanlar ....Gürcü
değil de özgür “yazı sistemi olmayan halklardır “;
Ø “Gürcüler Gürcü olmayanların gürcüleştirmesi
peşindeler”…
Değerlendirmeden önce
terim “Milliyetçi” hakkında aşağıdaki açıklamada bulunmamı uygun gördüm:
Terim olarak “Milliyetçi” kelimesinin birkaç semantik varyantı
vardır[5]:
Birleştirici
Milliyetçilik – Milli-Devlet
menfaatlerini kişisel, akrabalık, soydaş, sınıfsal, dinsel veya genel insani
menfaatlerden daha üstün kılan siyasi bir hareket: Bu yol halkları milli devletin
kuruluşuna doğru götürür . (bkz. Alman, İtalyan .... milliyetçilik).
Kurtarıcı
(sömürgeciliğe karşı olan) milliyetçilik- İşgalcilerden kurtulma amacını taşıyan siyasi hareket. Örneğin
Avustrya-Macaristan ve Osmanlı
İmparatorluğu’nda yaşayan Çeklerin, Polonya’lıların, Macar’ların, Hırvatlar’ın, Bulgarlar’ın,
Yunanlılar’rın, Sırplar’ın ve başkaların milliyetçi hareketleri.
Kendi
kaderini belirleyen Milliyetçilik- Bir milletin menfaatlerine
odaklanan ve bağımzılığa, yayılımcı veya
ayrılmak yoluyla kendi kaderini belirleyen hareket. Buna benzeri
Miliyetçiliğin çeşitleri Mini Miliyetçilik veya Ayrılıkçı Milliyetçiliktir.
Agresif Milliyetçilik – bir Milletin menfaatlerine uygun olarak aynı devlette yaşayan diğer milletleri asimile etmek yoluyla milli tekdüzenliği amaçlayan siyasi akım. Bazi hallerde buna benzeri milliyetçilik şovenizm, faşizm
ve nazilik şeklini almaktadır.
Panmilliyetçilik- Etnik, ırk ve dini akrabalığı taşıyan halkların birleşimiyle büyük siyasi birliğin kurmasını amaçlayan
hareket.
İdeolojiksel
Milliyetçilik- bir ulusun
diğerinden üstün olduğunu ispatlamak
için kullanılan ideoloji. Sonuçta bu ideoloji milletler arası düşmanlğı
beslemektedir.
Bütün Gürcistan Patriği Mtskheta-Tbilisi Başpiskoposu
ve Biçvinta-Tskhum-Apkhazeti Metropoliti Patrik
II. İlia ile Gürcistan Kilisesi’nin herhangi bir Piskoposun konuşmalarında “İdeolojiksel Milliyetçilik”, “Panmiliyetçilik”,“Saldırgan
Miliyetçilik” veya milliyetçiliğin farklı şekilleri hakkında olan tek bir
kelime asla bulunmamaktadır. Aynen, buna benzeri ifadeler ne benim, ne de
meslektaşlarımın yazılarında bulunur(Keşke Birleştirici Milliyetçi diye suçlasaydılar beni!). Bizler Gürcü
Edebi Dilini ve lehçelerini (Megrul-lazuri, Svanuri,
Kartl-Kakhuri, Açaruli-iİmerxeul-Taouri ve
vs) muhafaza etmeye çalışıyoruz. Tek amaç her iyi
niyetli insana Komunistler tarafından saklanan aşağıdaki gerçekleri
açıklamaktır:



Çok sayda hakikatlara dayalı bu tarihi gerçeğin
gösterilmesi ve dünyaya yayılan Sovyet İdeolojine karşı bir denge koymakla Gürcü
Bilim Adamları’nın amacı imparatorluk
güçleri tarafından organize edilen bilgi saldırıları ile ideolojiksel
sabotajlardan Gürcistan’ı korumaktır.
Bütün gayretlerimizin kimiler tarafından
“Milliyetçilik” veya “Şovenizm”
diye adlandırmak bizleri rahatsız etmez, çünkü “yalanlanın ömrü kısa olur”. Okuma-yazmayı
bilen dürüst insanlar yiyce görüyorlar
ki, bize karşı yapılan iftiralar Gürcistan’ın işgalini isteyenlerin antigürcü
propagandasıdır ve yalandır.
Ve sonunda esas konuşacaklarım:
Bir delil
olarak kullanılan alıntıdan anlaşıldığı gibi İrfan Çağatay Türkiye
Devletini bölgede stratejik ortağı olan
Gürcistan’a karşı kışkırtmaktadır. Paralel olarak kendini korumaya
çalışan Gürcü Kilisesi’ni Milliyetçilikle suçlamaktadır…
Ermeni Kilisesi’nden
farklı olarak Gürcü Kilisesine ve Gürcü Ortodokslara karşı yüzyıllar boyunca sadece farklı dinlere mensup olan ve Kafkasya’yı işgal
etmek isteyen devletler (İran,
Arabistan, Moğolistan, Selçuk İmparatorluğu, Osmanli İmparatorluğu, İran)
değil, Bizans İmparatorluğu da savaşıyordu. İşgalciler tarafından işkence çektirerek öldüren azizlerin sayısı açısından Dünya
Dinler arasında Gürcü Kilisesi
birinci sıradadır. İşgalcilerden yalnız “aynı dine mensup olduğumuz” Rusya,
Gürcü Kilisesi’nin bağımsızlığını 1811 yılında fesh etti. Daha sonra
yerine kurulan yeni Rusya (Sovyet
Birliği, Komunist İmparatorluğu) Gürcü
Kilise tarafından yüzyıllar böyunca biriktirdiği mirası (kilise kitapları,
değerleri eşyalam, malı-mülkü) tamamen
yok etti.
Sovyet dönemiden sonra kilisemiz yeniden kalkınmaya
çalışmaktadır. Ateist İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra bir çok Gürcü kendi isteğiyle ataların
inancına yeniden kavuşuyor. Anılan gelişmelerden hiç kimse (Gürcistan ve
Türkiye’nin çatışmasını provoke eden İrfan Çağatay da dahil olmak üzere) Gürcü Kilisesi ve Önderi
tarafından kurulan Gürcü Üniversitesine karşı hakaret etmek için haklı değildir.
Gürcü Üniversitesi hoşgörülü kurucusunun isteğine uygun olarak gerek kendi
öğrencilerine gerekse diğerlerine aşağıda gösterilen prensipleri öğretmektedir:
-
“Kendini
tanı” !
-
Akademik tarzında
eğitim al;
-
Ve bil ki
: “Şeytan ayırır Tanrı birleştirir, “Dost aramayan kendi kendine düşmandır”
İlk dile
getirdiğim sözlerle tamamlamak istiyorum:
Tiflis Aziz Andria
Gürcü Üniversitesi ile Düzce
Üniversitesi arasında kurulan işbirliğini yönünü şaşırmış iftiracılar bozamaz. Eminim
ki, radikal haline getirilmiş olan günümüz dünyanın durumuna rağmen üniversitelerimiz
arasındaki dostluk gerek Müslüman ve
Hristiyan kardeşlerimizin ilişkilerini, gerekse
Avrupa yolunda ilerleyen Gürcistan ve Türkiye arasında var olan işbirliğini daha da pekiştirecektir..
P.S.
Bugün Avrupa yolunda
ilerleyen Gürcistan ve Türkiye arasındaki
çatışmalar, Kafkasya işgalini hayal eden
Rusya imparatorluğu’nun elini güçlendirir. Bu imparatorluk son 20 yılda
dünya tarafından tanınan Gürcistan Toprakları’nın beşte dördünü işgal ettikten
sonra Gürcülere karşı soykırım gerçekleştirerek yarım miliyon Gürcüyü kendi evinden kovdu.
Bütün bunları göz önünde bulundurarak Rus
baltasına sap olmayı kabul eden Kafkasyalı’ya acıyorum. (Gürcü atasözü:
“Ağaç, sap benden olmasaydı baltadan zarar görmezdim, demiş”).
10 Ocak 2015
[1]
Irfan Çağatay Bey’in Rektör hanımla görüşmesini Almanya’da oturan T.C. Eski Dış İşleri Bakanı Yaşar Yakış Bey sağlamıştır (bkz.:http://lazoba.blogspot.com/2015/01/duzce-universitesi-ziyaretim.html?spref=fb.
Irfan Çağatay Bey’in Rektör hanımla görüşmesini Almanya’da oturan T.C. Eski Dış İşleri Bakanı Yaşar Yakış Bey sağlamıştır (bkz.:http://lazoba.blogspot.com/2015/01/duzce-universitesi-ziyaretim.html?spref=fb.
[2]Sivil Eğtim Sözlüğü http://www.nplg.gov.ge/gwdict/index.php?a=term&d=6&t=6649; bkz. Sosyal ve siyasiterimler
sözlüğü-kılavuzu/ editörgrubu Eduard Kodua ve başka, Laşaberia yayın evi)
Tiflis Lopospress,2004. Memurun sözlüğü/Birleşik Milletler Organlarını
geliştirme programı . / sonra
Samson Uridia ve başka. Editör Vaja Gurgenidze/ Tiflis 2004
[3]http://ka.wikipedia.org/wiki/%E1%83%A5%E1%83%90%E1%83%A0%E1%83%97%E1%83%95%E1%83%9A%E1%83%98%E1%83%A1_%E1%83%93%E1%83%94%E1%83%93%E1%83%90; bkz.: Gürcüler Tianeta Tarihi Kitabı
“Kartlis Tskhovreba” Gürcistan’da Yaşam “Nişnavs da Ara “ – “Kartlis Mkhares”
Yaşam: Eski Kaynak: “Kartli” Kovelta Kartvelta” Devletler: Onun Tarihi
Sınırları, Kolkhur Arkeoloji Sınırlarıyla Hemen Kemen Aynıydı.
[5]Sivil Eğtim
Sözlüğü http://www.nplg.gov.ge/gwdict/index.php?a=term&d=6&t=6649;
bkz. Sosyal ve siyası terimer
sözlüğü-kilavuzu/ editör grubu
Eduard Kodua ve başka, Laşaberia yayın evi) Tiflis Lopospress,2004.
Memurun sözlüğü/Birleşik Milletler Organların
geliştirme programı . / sonra
Samson Uridia ve başka. Editör Vaja Gurgenidze/ Tiflis 2004
No comments:
Post a Comment